16 Eylül 2007 Pazar

Hücum Edemeyen 12 Dev Adam ve Görevde Kalan Yöneticileri


Türkiye’nin ikinci popüler spor dalı basketbolda özellikle “12 Dev Adam” temasıyla birlikte A Milli Takım’a ciddi bir ilgi var. Avrupa’nın sayılı basketbol ülkelerinden biri olan Türkiye son dönemde bu sporda da bir gerileme dönemine girmiş olsa da A Milli Takım’dan beklentiler her zaman oldukça yüksek. Ama elde edilen sonuçlar 2006′daki Dünya 6.lığı dışında pek de tatmin edici olmadı.
2006′da Japonya’daki turnuvayı o dönem vatani görevimi yerine getirdiğimden izleyememiştim. Bu nedenle neredeyse 2 yıl sonra ilk kez 12 Dev Adam’ı İzmir’deki Efes Pilsen World Cup maçlarında izleyebildim ve gördüklerime daha fazla dayanamayıp yıllardır 12 Dev Adam yazmama orucumu bozmaya karar verdim.
Evet ülkemizde kendini teknik adam sanıp “bu takım şunu şöyle yapmalı” diyenlerin haddi hesabı yok. Ama yıllarını basketbola vermiş, yaz aylarında tatil yerine takımla kamp yapmış, sadece ekrandan değil tribünden de bir hayli maç seyretmiş, hayatında basketbol çok büyük yer tutan biri olarak sanırım benim diyeceklerim yersiz olmayacaktır.
Uzun yıllardır milli takımlarımızı izliyorum, kadrolarımız yavaşça değişiyor, teknik ekipler de. Tartışmalarımız da değişir gibi oluyor ama dönüp dolaşıp aynı tartışmaları sürdürür buluyoruz kendimizi. “Takımda huzursuzluk”, “A uyumsuz”, “B takıma uyum sağlar mı”, “NBA oyuncuları olsun mu” gibi ortak noktası “takım olamamak” gibi gözüken küçük tartışmalardan neden kurtulamadığımızı araştıracağımıza bu atışmalardaki tezlere kapılıyoruz.
Bu tartışmaların temelinde yatanları ise iki ana nedene bağlamalıyız: Davranışsal sorunlar ve idari yetersizlikler. Davranışsal sorunlar ülkemizde her yerde karşımıza çıkıyor, eğitimini, toplumla bütünleşmesini tamamlayamamış bireyler kendilerine saygı duymadan çevrelerindekilere de duymuyor ve bu durum şirketlerde, kamu kurumlarında, kolektif çalışma gereken ortamlarda sıklıkla verimsizliğe neden oluyor. Ama bugün 12 Dev Adam’ın davranışsal sorunlarına değil yönetilmeyişine odaklanmak istiyorum.
Gerek 2001′de Türkiye’de düzenlenen turnuvaya gerekse de sonrasındaki hayal kırıklıklarına bakarsanız Türk Milli Takımı’nın ciddi bir hücum etme sıkıntısı yaşadığını görürsünüz. Nasıl mı görürsünüz? Turnuvalarda maç boyunca, 40 dakikada atabildiğimiz ortalama sayılara bakar, bunu örneğin turnuva ortalaması ya da belli dereceleri alan takımların ortalamalarıyla karşılaştırabilirsiniz.
Milli takımımızın sayı üretmekteki kısırlığı yıllardır sürerken bu sorunun çözümüne odaklanmayışımız da yine Türkiye’ye özgü bir yadsıma, yanlış yere odaklanma örneği. Peki ben 12 Dev Adam kamplarında bulunmadan, antrenmanları izlemeden nasıl bu soruna eğilmediğimizi iddia edebiliyorum?
2007 Avrupa Basketbol Şampiyonası öncesi son ciddi sınavlar olan Efes Pilsen Dünya Kupası’ndaki önemli maçları izleyerek. İspanya’daki şampiyonada büyük olasılıkla ilk dörtlünün arkasında yer almaya çalışacak olan Hırvatistan gibi mükemmel deneyemeyecek bir takım ile yine benzer durumda olan Sırbistan maçlarımızda hücumda maçın önemli bölümlerinde nasıl kilitlendiğimiz akıllara zarar. Topu nasıl bir oyun sonrası potaya göndereceğine karar veremeyen profesyonel oyuncularımız bazen insiyatif alamıyor, bazen de önceki yıllarda tartışmalara yol açan şekilde tek başına insiyatif alıp kurtarıcı olmaya soyunurken zorlama hücumlarla takım dengesini bozuyor. Lafı fazla uzatmaya gerek yok, formda olmayan Sırbistan’ı dahi nispeten rahat yendiğimiz maçın ilk yarısında, 20 dakikada 40 sayıyı geçemeyişimiz bir işaret. Hele Sırbistan’ın aksine savunma yapmayı seven, hücumda çok silahı olmayan takımlara karşı iyice zorlanıyoruz.
Yıllardır bu sitede onlarca konuda yazıp da basketbola değinmeyen biri olarak sonunda bu konuda yazmamın nedeni Türkiye’nin bu alanda da bir adım ileri gidememesi. Basketbolda hangi oyuncunun nerede durup ne zaman nereye koşacağı, topu kimden alıp kime vereceği takım koçları tarafından belirlenir ve bunlara “set” denir. Her takımın bir çok farklı set hücumu vardır, bu setler antrenmanlarda yüzlerce kez denenir ve maçta mükemmele yakın uygulanmaya çalışılır. Bir Türk Milli Takım maçında ise, hele rakip sert ve baskılı savunma yapıyorsa, maç başabaş ya da aleyhimize gidiyorsa, Türk hücumu sırasında kaos ya da aşırı durağanlık vardır. Topu bir oyuncu alır diğerleri seyreder, ya da sete göre topu alması gerekene top bir türlü ulaştırılamaz, bu durumda diğer oyuncular insiyatif alamaz, zaman harcanır, büyük olasılıkla zorlama, uzak, üç sayılık şutlar denenir. Bereket Türk Milli Takımı’nda iyi uzun mesafe atıcıları vardır ve spiker denedikleri zorlama şut basket olunca adlarını kahramanca haykırır, biz de çok başarılı bir hücum daha gerçekleştirdiğimizi sanırız. Ama bu üçlükler maç sonuna kadar hep basket olacak değildir, nitekim Milli Takım bol bol 3 sayılık atış denediğiyle kalır.
Bu görüntü yıllardır tekrarlanır, her seferinde sorun belli “problemli” oyuncular günah keçisi ilan edilerek çözülmeye çalışılır. Ama ülkenin Milli Takım sorumluları, menajerleri, ardından koç ve asistan koçlar 1-2 yıl değil çok daha uzun süredir varolan bu sorunu çözemezler! İkinci yarısında Türk Milli Takımı’nın geriden takip ettiği bir maçı izlemeye başlarsınız, görüntü aynen şu şekilde olduğu müddetçe bu sayfadaki eleştirim geçerliliğini koruyacaktır: Topu rakip yarı sahaya oldukça geç getiren bir oyun kurucu, geri kalan 16-17 saniyede bir set hücumu denemesi ve daha ilk ya da ikinci pasın verilememesi sonrası bozulan set, top elinde kalan bir oyuncunun önceden belirlenenin aksine rasgele, en yakındaki takım arkadaşını çağırıp savunmacına “screen” koymasını istemesi. Ardından zoraki bir pas, büyük olasılıkla da bir üçlük denemesiyle biten hücum!
Bu hücumu yıllardır düzeltemeyen milli takım koç ve antrenörleri, menajerleri, milli takım sorumluları ve bunlara görev veren federasyon yetkilileri yıllardır görev başında ve yıllardır sponsorların pompoladığı “12 Dev Adam” heyecanından para kazanmaya devam ediyorlar!
İspanya’daki Avrupa Şampiyonası’na çok az kaldı. Duygusallığını bastıramayan Türk sporcular maçlara iyi başladıklarında hücumda disiplini daha uzun süre koruyabiliyorlar. Ümidim her maça iyi başlamamız ve de kendimize güvenimizi koruyup koçtan 2 dakika uzakta kalınca set hücumu uygulamayı unutmamamız yönünde…
Technorati Tags: , , , , , , , , ,

Hiç yorum yok: